Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eflatun, sofistlerin "Her şeyin ölçüsü insandır" ilkesinin aksine "Her şeyin ölçüsü Tanrıdır." diyerek işe başlamakta ve bu görüşü üzerine bütün bir felsefe, ahlak, ve siyaset sistemini kurduktan sonra, bu sistemin temeline de dini yerleştirmektedir. Çünkü, kurmak istediği yeni toplum düzeninin dinsiz yaşayamayacağına
Palet yayınevi
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Eflatun'a göre en iyi devlet ancak bilginler ve hakimler tarafından yönetilebilir. (Çin'de de hemen hemen bu kaide geçerlidir.) Zira devletin esas amacı adalettir; adalet ise ancak hikmet ve felsefe ile idrak edilebilir. Eflatun'un bu görüşü diyelim ki doğrudur, ne yazık ki adaletin bu derecesi hiçbir zaman uygulanamamıştır.
Sayfa 203 - cilt VIII.Kitabı okuyor
Reklam
Eflatun'a göre en iyi devlet ancak bilginler ve hakimler tarafından yönetilebilir, zira devletin esas amacı adalettir, adalet ise hikmet ve felsefe ile idrak edilebilir. Eflatun'un bu görüşü diyelim ki doğrudur, ne yazık ki adaletin bu derecesi hiçbir zaman uygulanamamıştır.
Anıtkabir Derneği Yayınevi
_Edebini kaybeden kimse, kötülükten zevk alır. _Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır. _Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir, herkesin durumuna, konumuna göre davranmaktır. _Arzular ve duygular arabayı çeken iki at, akılsa onları yönlendiren arabacı olmalıdır. _Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir. _Görünen değişiyor,
Platon'un benzetme şiirleri hakkında görüşü
Bazı insan yüzleri vardır hani, tazelikten başka güzellikleri yoktur; gençlik bir çekildi mi üzerlerinden, kimse bakmaz yüzlerine. Onlara benzetebiliriz şiirleri.
Sayfa 343 - Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarıKitabı okudu
Din gerçeğine karşı çıkan Rönesans düşünürleri, insandaki bu olağanüstülüklere gösterilen eğilimleri kandırıcı bir diyalektikle, yine Eski Yunan'a dayanarak gündeme getirirken yani bir ütopya oluştururken, aslında insanlığı bir maceraya daha sürüklüyorlardı. Oluşu din ve felsefe aracı bir görüşle dengeleyerek yorumlamaya çalışan Antik Çağ Yunan düşünürü Hesiodos'un (M.Ö. 700) Hesiodos' un oluşu bir kaos ve o dönemi ise bir <<altın çağı>> sayan ve mutluluğa erişmek için yeniden o altın çağa dönmeyi gerekli gören düşüncesi, ütopyacıların rüyası olmuştur. Ne var ki, Hesiodos'un çok tanrılı din anlayışı ile serbest düşünceyi birleştirme çabası Rönesans ütopistlerinde esasta dine başkaldırdıkları haldeki dindeki cennet olgusundan yararlanarak ortaya attıkları hayalî bir mutluluk ülkesi şeklinde hortluyordu. Yani ütopistler hem dine karşı çıkıyorlar ve hem de dinî unsurları bilhassa cennet fikrini kendi ütopyalarında bir malzeme olarak kullanıyorlardı. Hayalî bir adada hayalî bir devleti ve onun mutlu insanlarını anlatıyorlardı. Dinle felsefe arası bir dengeleme karakteri bakımından bu yeni bir Hesiodosculuk yani yeni bir <<altın çağ özlemi>> fakat üzerinde tartıştıkları devlet görüşü bakımından da yine bir Eflatun dedikoduculuğuydu ve sosyalist anlayışın temelleri atılıyordu.
Sayfa 40